Şiir anlamak için bir ilk adım
Şiir nedir, nedendir?
Bildiğiniz bir şeyin ne olduğunu sorduğunuz zaman, o konuyla ilgili bilgimizin kısıtlı olduğunu anlarsınız. Şiir hakkında soruşturmada bulunmak da aslında hayatın en içinde olan bu sanatın sandığımızdan daha büyük bir kapsama alanı olduğunu ve bize bizden bile daha yakın olabileceğini gösterir.
Şiiri tanımlamak çok zordur ve zaten edebiyat içerisinde şiirin ne olduğu ve nasıl olması gerektiğine dair hep devam eden büyük bir tartışma söz konusudur. Esasen şiiri olumsuz şekilde tanımlamak en pratik yol olacaktır. “Şiir düz yazı olmayandır” gibi bir ifade nazım ve nesir arasındaki summa divisio’yu belirtirken bir yandan da şiiri katı duvarların arasına mahkum etmemize engel olur. Düz yazı dışında kalan tüm sahalara özgürce hükmeder.
Fakat tanımla tezahür arasında farklıkların olması doğaldır. Şiir kendi içinde üslup ve içerik olarak çeşitlilik gösterirken, zorunlu olmasa da, yazımı sırasında sıklıkla karşılaştığımız özellikleri bulundurur. Örneğin şiirler sözcüklerin düz anlamları ve ek anlamları kullanılarak okuyucuda belli duygular uyandırmak veya fikirler aktarmak için kullanılır. Şiirler genelde dize diye isimlendirdiğimiz boyut olarak geleneksel bir cümleden daha kısa olan satırlar şeklinde yazılır. Şiir söz sanatları aracılığıyla anlam ve anlatım zenginliklerinden yararlanır. Düz yazıya göre okuyucuya çok daha geniş bir yorum alanı tanır. Şiir, bir gerçeklik ya da fikrin kağıt üstündeki yansıması olmaya çalışmaz, aksine bariz sözcükler ve ortak lugata işlenmiş kalıpların ötesinde kullanımlarla husul bulur. Bu, şiiri taşıdığı bilgidense okuyucuda uyandırdığı izlenim doğrultusunda değerli kılar.
Şiirde geleneksel tartışmalardan birisi, şiirin letafetinin kulağa mı göze mi hitap etmesi gerektiğiyle alakalıdır. İşte bütün mesele de budur. Şiire bahsettiği konudan ya da aktardığı fikirden değil ama gerek gözde gerek kulakta gerekse akılda, okunduğu sırada ya da sonrasında, bıraktığı intiba için vakit ayrılır. Bir yandan da her sanatta olduğu gibi şiirin oluşturmaya malik olduğu bu intibayı kullanarak kendini ifade etmek isteyen kişiler tarafından yazılır.
Recaizade Mahmut Ekrem “Zerrattan şumusa kadar her güzel şey şiirdir” demiştir. Her konuyu ele alabilen şiir becerisi, insanın en büyük niteliği olan iletişim kurma yetisinin ürünüdür. Sözcüklerden çizilen bir tablo, yontulan bir heykeldir. Heidegger, dili varlığın evi olarak nitelendirir. İşte bu evde asılı bir tablo varsa o da şiirdir.
Aşağıdaki endeksten Türk şiirin istediğiniz dönemini keşfedebilirsiniz: