Türk resim sanatı, Sanayi-i Nefise Mektebi’nin açılışıyla geleneksel Osmanlı sanat anlayışından Batı etkilerine yönelmiş ve modern bir estetik anlayışının temelleri atılmıştır. Bu değişim, özellikle İbrahim Çallı ve 1914 Kuşağı’nın empresyonizmi benimsemesiyle somutlaşmıştır. Fransız empresyonizminin ışık ve renk odaklı estetiğini İstanbul’un sokaklarına ve gündelik yaşamına taşıyan Çallı Kuşağı, Türk resmine modern bir yaklaşım kazandırmıştır. İzlenimcilerin ışık ve atmosferi yansıtma çabası, anlık izlenimlerin ve sanatçının öznel duyarlılığının ön plana çıkmasını sağlamıştır. Çallı ve arkadaşları, bu akımı yerel unsurlarla harmanlayarak, Türk resim sanatında özgün bir empresyonizm yaratmıştır.
Bu modernleşme süreci, edebiyat alanında da paralel bir dönüşümle kendini göstermiştir. Fecr-i Ati topluluğu, 1909 yılında Batılı estetik anlayışını Türk edebiyatına taşıma amacıyla bir araya gelmiştir. “Sanat şahsî ve muhteremdir” anlayışını savunan topluluk, sanatın bireysel ve duygusal yönlerini ön plana çıkararak estetik bir ideal peşinde koşmuştur. Bu yaklaşım, empresyonist resimdeki öznel ve anlık izlenimleri yansıtan teknikle benzerlik göstermektedir. Ahmed Hâşim’in doğa betimlemeleriyle dolu şiirleri, empresyonist ressamların ışık oyunlarına benzer bir duyarlılık taşır.
Fecr-i Ati şiiri, özellikle sembolist ve empresyonist estetikten etkilenmiştir. Bu etkiler, şiirlerde bireyin iç dünyasının, doğanın ve atmosferin bir bütünlük içinde sunulmasında görülür. Ahmed Hâşim’in “Şiir Hakkında Bazı Mülahazalar”başlıklı yazısında dile getirdiği “şiir, musiki ile söz arasında bir yerde durmalıdır” anlayışı, empresyonizmin resimdeki atmosferik ve duygusal izlenimlerine denk düşer. Bu bağlamda, Fecr-i Ati’nin sanata bakışı, Çallı Kuşağı ressamlarının açık havada çalışarak ışığı ve renkleri öznel bir şekilde yorumlamalarıyla estetik bir paralellik taşır.
Ancak Fecr-i Ati, izlenimcilerin resimde yaptıklarının aksine Türk edebiyatında köklü bir dönüşüm gerçekleştirememiştir.
İzlenimcilik ve temsilcileri resim sanatını millileştirmiş, yöreselleştirmiş yeni konular ve nesneler işleyerek Türk resim sanatının birikimini derinden etkilemişken, Edebiyât-ı Cedîde’nin dil ve üslup özelliklerinden kopamayan Fecr-i Ati, Batı tesirlerini bireysel eserlerde sınırlı bir yenilik olarak yansıtmıştır. En büyük etkisi farklı üslup sahibi bir çok yazarın, başta büyük şair Ahmet Haşim olmak üzere, tanınmasını sağlamaktır.
Empresyonizm ve Fecr-i Ati arasındaki ilişki, hem resimde hem de şiirde bireyin algısına ve duygusal deneyimlere verilen önemin artışıyla öne çıkar. Bu estetik anlayış, modern Türk sanatının farklı disiplinlerinde ortak bir ifade zemini oluşturmuştur.
Bir Günün Sonunda Arzû
Yorgun gözümün halkalarında
Güller gibi fecr oldu nümayan,
Güller gibi… sonsuz, iri güller
Güller ki kamıştan daha nalan;
Gün doğdu yazık arkalarında!
Altın kulelerden yine kuşlar
Tekrarını ömrün eder ilân.
Kuşlar mıdır onlar ki her akşam
Alemlerimizden sefer eyler?
Akşam, yine akşam, yine akşam
Bir sırma kemerdir suya baksam;
Üstümde sema kavs-i mutalsam!
Akşam, yine akşam, yine akşam
Göllerde bu dem bir kamış olsam!
Ahmet Haşim
Ağaç
Gün bitti. Ağaçta neş’e söndü. Yaprak âteş oldu. Kuş da yâkut. Yaprakla kuşun parıltısından Havzın suyu erguvâna döndü.
Ahmet Haşim
O belde
(…)
O belde
Hangi bir kıt’a-yı muhayyelde?
Hangi bir nehr-i dûr ile mahdûd?
Bir yalan yer midir veya mevcûd
Fakat bulunmayacak bir melâz-i hulyâ mı?
Bilmem… Yalnız
Bildiğim, sen ve ben ve mâi deniz
Ve bu akşam ki eyliyor tehzîz
Bende evtâr-ı hüzn ü ilhâmı.
Uzak
Ve mâi gölgeli bir beldeden cüdâ kalarak
Bu nefy ü hicre, müebbed bu yerde mahkûmuz…
Ahmet Haşim
Merdiven
Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak
Sular sarardı yüzün perde perde solmakta
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta
Eğilmiş arza kanar muttasıl kanar güller
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller
Sular mı yandı neden tunca benziyor mermer
Bu bir lisân-ı hafidir ki ruha dolmakta
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta
Ahmet Haşim