Gel Şeref-âbâdı gör şevketlü hünkârım hele

I
Vasf-ı hüsn ü behceti bir vech ile sığmaz dile
Gel Şeref-âbâdı gör şevketlü hünkârım hele
Anlanılmaz hak bu kim ârâyişi takrîr ile
Gel Şeref-âbâdı gör şevketlü hünkârım hele

II
Her nefes âb u havâsı câna cânlar katmada
İntisâbınla cihâna nâz u nahvet satmada
Kangı gün teşrîf eder şâhım deyü cân atmada
Gel Şeref-âbâdı gör şevketlü hünkârım hele

III
Anı ziynetler ile yaptırdı sadr-ı aʿzamın
Tâ ki açılsın temâşâsiyle tabʿ-ı ekremin
Lutf u ihsan kıl dirîğ etme efendim makdemin
Gel Şeref-âbâdı gör şevketlü hünkârım hele

IV
Ben kulun sordum Nedîmâdan onun evsâfını
Vasf u medh etdi be-gâyet tarhını eşrâfını
Rûha teşbîh eyledi hattâ havâ-yı sâfını
Gel Şeref-âbâdı gör şevketlü hünkârım hele

Nedîm

Şeref-âbâd: Nevşehirli Damad İbrahim Paşa’nın Sultan III. Ahmet’e Üsküdar’da yaptırdığı kasır.
Behcet: Neşe
Bir vech ile: Bir tarzda, bir şekilde
Ârâyiş: Süsleme
Takrîr: Anlatma, açıklama, ifade etme anlamına gelir.

İntisâb: Mensubiyet
Nâz u nahvet: Naz ve kıskançlık
Teşrîf etmek: Şereflendirmek
Cân atmak: Canla başla istemek

Ziynet: Süs
Temâşâ: Seyir
Tabʿ-ı ekrem: Cömert mizaç, huy
Lutf u ihsan: İyilik ve bağış
Dirîğ etme: Esirgeme
Makdem: varış, teşrif

Evsâf: “Vasf”ın çoğuludur
Be-gâyet: Son derece
Tarh: Bir şeyin şekli, planı, yapısı anlamında kullanılır
Eşrâf: Asil, soylu
Teşbîh: Benzetme