Başlar türlü tonlarda birbirinin ardından
Sorbon Meydanı'ndaki saatler gibi
içimde o duvardan o duvara yankılar
O uzak iskelede şimdi o saat vurunca.
En gergin vaktidir şimdi tellerin,
işarete bakarken uyuyan hüzünlerimiz
Vurmuş gibi olur içli bir saza bir hoyrat el
Yanlışlıkla bir bardak bir kadehe dokununca.
Vapur gelir, vapur gider., iskele o iskele.
Saat vurmaya başlar karşımda altıları
Zehir zıkkım içkilerin içinden
Boşalır üstüme bir altıpatlar tabanca.
Nedir nihayet, yaşamak istemişimdir ayları
Şöyle müsaadesince bir iki saatin bir parça.
Yâni yalnız gitmesin istemişimdir içkiler,
Yâni bir hasretlikle şöyle tadınca, hakkınca.
Ne var ki bize düşen saatleri kurmak anca.
Zeki Ömer Defne