Söylemez küsmüş bize canane söylen söylesin

1. Söylemez küsmüş bize canane söylen söylesin
Neyledim ol yar-ı alişana söylen söylesin

2. Naz ile güftara gelmezse helak eyler beni
Ol cefa vü cevri bi-payana söylen söylesin

3. Derd-i aşkı gayrıdan sorma ne bilsin çekmeyen
Anı yine âşık-ı nalana söylen söylesin

4. Harı zahmından neler çektiğimi gülzarda
Bağban- bülbül-i giryana söylen söylesin

5. Bakiya dil durmasın güftara takad kalmadı
Vaktidir ol husrev-i devrana söylen söylesin

Günümüz Türkçesi:

1. Sevgili bana küsmüş, konuşmuyor. Söyleyin ona da benimle konuşsun. O şanı şerefi yüksek, değerli sevgi­liye ben ne yaptım ki? Söyleyin de açıklasın.

Şiirde geçen “söylen”, “sorman”, “din” sırasıyla “söyleyin”, “sormayın”, “deyin” yerindedir.

2. Sevgili nazlı nazlı konuşmazsa beni öldürür. O cefâsı, eziyeti sonsuz olan sevgiliye söyleyin de nazlı nazlı konuşsun benimle.

Sevgilinin cefası, eziyeti âşığı üzer, ama bundan kötüsü âşığını görmezden gelmesi, onunla ilişki kurmama­sı, konuşmamasıdır.

3. Aşk derdini başkalarına sormayın; bu derdi çekmeyen ne bilsin! Onu yine (aşk derdiyle) inleyen, fer­yat eden âşığa sorun, o anlatsın.

Başkaları olarak çevrilen ağyâr kelimesi, âşığın dı­şındakiler, âşığın rakipleri, sevgilisi ile arasına girenlerdir. Bunlar da sevgiliye âşık olduklarını söylerler, ama gerçek âşık değildirler. Zira aşkı, aşkın derdiyle inleyen, feryat edenler bilir.

4. Gülbahçesinde dikenin yol açtığı yaralardan ne­ler çektiğimi acıyla feryat eden bülbülün bahçıvanına so­run, o söylesin.

5. Ey Bâkî! Zamanın sultanına benim artık ko­nuşmaya gücüm kalmadığını söyleyin. Artık vaktidir, durmasın (lütfedip de benimle) konuşsun.

Şiirde geçen sevgiliyi padişah olarak da yorumla­mak mümkündür.

Bâki