Nesin, anlayamadı seni hiç kimse! Dikkat ettim arkandan gelen her gelen sese; Her ağızda bir türlü değişti adın... Diyorlar ki: “Ne çılgın, ne meçhul kadın! Bilinmez, anlaşılmaz ne istediği; Değişir her saniye, her an dediği. Bazı öyle durgun ki sanki bir kaya! Dalar gökte parlayan kızıl bir aya, Ne düşünür ne duyar, kimse bilemez, Ruhunun tozlarını bir el silemez. Dudakları kilitli aylar geçer de, Açılmaz yüzündeki esrarlı perde. Bazı bir çocuk gibi şakrak, neşeli, Sanki gülmek, eğlenmek bütün emeli. Güler kahkahalarla yese, sevince; Sesi bir musikidir, sevimli, ince; Efsaneler dinletir sırra ruhunda... İçinden neşedir hep çıldıran, coşan... Bir de bakarsınız ki gözlerinde yaş!... Bazı, çılgın; neşeli; bazı da bir taş Olan o kadından hiç eser yok şimdi. O bir lahza evvelki şen çocuk kimdi? Ruhunda en acı bir matem çağlıyor... Ne genç kadın kim için, neye ağlıyor? İşte o da bilinmez, anlaşılamaz... Ah, o kadın bir zirve ki aşılamaz; Bulutlara gömülü, göklere yakın, Başın döner erişmek isteme, sakın!... Bazı, o çok güzeldir, şah eser derler, Güzelliği de ruhu gibi derbeder... Bakarsınız rengi kıpkızıl bir ateş; Gözleri kor saçan bir çift siyah güneş. Saçları siyah mı, yok, kumral; dağınık; Dudakları ateşli, sevdalı, yanık... Çok geçmez o da geçer; sararır sular, Güneşli çehresine sis, hazan dolar... Bakarsınız ki çirkin! Karanlık, renksiz! Ateş renkli güzelden kalmamış bir iz! Bazı duramaz bir an bile yerinde; Bin bir yere konar bir dal üzerinde... Canlıdır, bîkarardır, uçan bir kuştur; Gökten göğe kavuşmak ister, sarhoştur. Sonra düşer kırılmış gibi kanadı; Gözlerinde o çalak günlerin yadı; Hareketsiz bir ufka dalar bıkmadan; Alakasız her şeye, yansa da cihan!...” İşte sana çılgın bir çocuk dediler; İşte sana neşesiz, soğuk dediler; Sana dalgın ve hissiz, aptal dediler; Bir nefesle kırılır bir dal dediler... Sana hem güzel hem de çirkin dediler; Sana bazı genç bazı geçkin dediler; Sana çapkın, sana şuh, olgun dediler, Kalbi bir bir aşk ile dolgun dediler; Dediler... Hep dediler; diyecekler de... Seni kim anlayacak; ah, o eş nerede?... Şükûfe Nihal