Topladık yollarda altın, fildişi
Hindi geçtik üç yüz altmış beş gece
Elde paslanmış kılıçlar, gizlice
Maverayı Çine girdik kırk kişi
Yoktu artık burkulan dizlerde tab
Kargalar çökmüştü yüksek setlere
Bin bir akşamdır tehi mabetlere
Bir soluk kandil yakarken mehtab
Hemdem olduk bir kırık mihrab ile
-Nerdeyiz? Yol sisli, kervan geçmiyor.
“Eski şehrazadı gözler seçmiyor
“Karşı vadilerde yok bir köy bile!”
Bir giriv aşmışdı muzlim minberi
Çıkdı bir biçare, mağmum ihtiyar
Eski şehrazada zulmet - şehriyar,
Zümrüd-ü anka şehir açdıktan beri.
Kapkaranlık bir çukur başdan başa.
Haykırır baykuş yıkık bir laneden
Boş kemerlerden geçen rüzgâr neden
“Böyle çılgın çarpıyor taşdan taşa?”
Etdi mevta-yı sükut ormanlara
Sisli feyfalarda artık gaibiz
Görmeden, heyhat, şehr-i azadeyi biz
Peyrev olduk serseri kervanlara.
Halit Fahri Ozansoy