Bir dağsınki aşılmaz, bir ummansın, geçilmez;
Yerde bulsak izini yol kararır, seçilmez.
Ses verirsin yerden mi, gökden mi, denizden mi;
Bir söz mü, bir kalem mi; bizim dilimizden mi?
Enginlerde ararken güneşte görünürsün;
Bir buzlu karanlıkta ateşe bürünürsün.
Yedi kat gök dar gelir çırparken kanadını;
Yıldırım, rüzgâr, güneş, şimşek bilir adını.
Tanrı ilhamı gibi iniyordun göklerden;
Bir volkandın baş vermiş yedi kat kara yerden.
Bir sarsıntı halinde her şiirini okurduk;
Hıçkırarak ağlardık; taş kesilir dururduk.
Hasretini çektirdin bize yüksekliklerin;
Sen öğrettin ruhlara inmeyi derin derin.
Varlığından sezilen bir ilahi uğultu;
Yıkılsın fikrimizin, zekâmızın hududu.
Neydin, nesin; bu sesler, bu gürleyişler nedir?
Gizlediğin manâ ki bitmiyen bir haznedir.
Koşmak isteriz sana, bulmak isteriz seni;
Bulsak önce toprağa bizi zincirleyeni.
Hamakat dudak büktü karşında, acz ağladı;
Başı döndü idrâkin, sanatkâr yas bağladı.
Sonsuz tevazuunla zarif, ince, büyüktün;
Ellerin vecdiçinde öpülürken daha dün.
Sanat bitmiyen tek aşk, titriyen ellerinde;
Bir kâinat ses verdi ruhunun tellerinde.
Yazların ve kışların vardı tabiat gibi;
Sanat gibi büyüktün ve hürdün sanat gibi.
Güzelliğe tapındın, güzeldin, güzel öldün;
Ne güzel bir bahardı, bir akşamdı gömüldün.
Güneş yol vermek için çekilmişti yolundan;
Gökleri tüllemişti bir altın renkli duman.
Önünde çelenk çelenk çiçeklerden hediyye;
Ova yeşiller giymiş sen geçeceksin, diye.
Her bakışta eriyor bir damla kızıl yakut,
Boşluklara uçuyor bir sırma renkli tabut.
İlâhî bir dıram mı önümüzde çevrilen?
Bu maveradan sesle ne anlatıyor Şopen?
Efsaneye benziyen bu akşam, ölüm, güzel!
Bu hazin melodile hayatı dönüm, güzel!
Ak saçlı ihtiyarlar, genç kızlar, genç çocuklar;
«Bir büyük ölmüş» diye koşuşan yavrucuklar.
Sevenler, yaş dökenler ardında ordu ordu,
Bir tepeye vardılar, rüzgâr uğulduyordu..
Bakışlar taş kesildi, nedir bu toprak yığın?
Yıldızlarken mezarı bir ölmiyen varlığın.
Bir sükût... bir çiçekten kubbe, sonra bir dua
Büyük Hâmide veda; büyük ölüye veda...
Ürperdi tepecikler, gökler eğildi kat kat;
Görmek istemem, dedi ve örtündü tabiat.
Şükûfe Nihal