Denizin öyle tatlı bir lacivert rengi var,
Harelerde ruhumun tükenmez ahengi var...
Baktım da Kuşadası denilen şu cennete,
Sordum ufka: Yurdumun acep nerde dengi var?
Sevgilim, bu levhayı anlatacak misal yok;
“Tabiat" gibi zira, dilber olan hayal yok.
Bu deniz ancak senin aşkın kadar güzeldir.
--
Esen rüzgâr siliyor alnımdan kederimi.
Okşuyor saçlarımı, yüzümü, ellerimi.
Güllerin koynunda mı bürünmüş taravete?
Gençliğin füsunu mu gıdıklıyor derimi?
Bu öyle bir lezzet ki, sevgilim, aynını ben
Alırım yalnız senin gül buğulu teninden;
O ipek tenin gibi, burda rüzgâr güzeldir.
--
Baktım denizkızının alevden çelengine.
Gözüm daldı ürperen kızıl yakut engine.
Dağlar menekşelerle, leylaklarla duvaklı...
Meze oldu varlığım da renklerin ahengine.
İçimden yana yana, sessizliği dinledim.
“Bahçecik” pınarından su içtim, serinledim.
Sandım ki ben, sevgilim öptüm dudaklarını!
--
Her şey güzel: ufuklar, deniz, akşam, su, rüzgâr..
Bütün bunlarda senin aşkın, güzelliğin var.
Gözlerimin içinde senden ışıklar saklı,
Her yerde seni gördüm gezerken diyar diyar...
Fakat bu güzel yurdum öyle yorgun, hasta ki,
Hüzün ile her dakika o kadar temasta ki
Bekliyor hasret çeken gönlüm gibi yarını.
Kuşadası, Teşrin-i evvel 1928
Enis Behiç Koryürek