Çanakkale Şehitliğinde

- İbrahim Alâeddin'e - 

1.

Ey şimdi köyünden pek çok uzakta,
Ey şimdi bir yığın kara toprakta
Uyanmaz uykuya dalan yiğitler!
Şehîdlik şanını alan yiğitler!

Yan yana dizilen mezarlarınız
Zemine semâvî iftihar olmuş.
Dünyaya kapanan nazarlarınız
Tanrının mağfiret nuriyle dolmuş.

Ne alçak görünür şu fâni hayât,
Baktıkça samîmî uzletinize.
Bir anda coşarak ağlarım, heyhat!..
Günahkâr gözyaşım lâyık mı size?..

Hayır, sanmayın ki bu gözyaşlarım
Kirletmek istiyor merkadinizi.
Ey benim kaybolan arkadaşlarım,
Ben görmek isterim bir daha sizi.

Lâ'net, gözlerimde duran gölgeye;
Ağlarım bu gölge silinsin diye.

Ah, o gölgedir ki hayata tapar;
Gözümün nurunu sizlere kapar;
Beni bir vefasız riyakâr yapar!..

2.

Ey şimdi sevgili ailesinden,
Ey şimdi gençliğin her hevesinden,
Ayrılıp bayrağa kavuşan erler!
Ah, o bayrak için ölen neferler!

Yurdumun derdini dinlesem de ben,
Şi'rimle ebedî inlesem de ben,
Rebabım sizlere in'ikâs etmez;
Fânîlik sesini beka işitmez.

Sizler ki bilinmez isimleriniz,
Bu taşsız mezarlar değil yeriniz;
"Türklüğün târihi" türbeniz sizin,
Kandili "hilâl" dir bu türbenizin.

Düşündüm sizlere anlatabilen,
Bir ilhama sahip olmak istedim.
Sanat incileri sahtedir, sizden,
Şi'rime bir avuç toprak istedim.

Bu toprak titriyen elimi yaktı;
Ve beni kalbimle yalnız bıraktı.

Utandım bu âciz şairliğimden.
Ağlaya, ağlaya anladım ki ben:

Hayalim olsaydı şeref yoldaşı,
Göklerin yolunda pek yorulurdum.
Ömrümde en yüksek şi'ri bulurdum,
Olsaydı sâniham bir mezartaşı. 

Çanakkale cebhesinde, 1915

Enis Behiç Koryürek